DEĞİŞİM NEDEN KORKUTUR?
İçinde yaşadığımız dünya milyonlarca yıldır süren ve hala daha sürmeye devam eden bir dönüş hızına sahiptir. Dünyanın bu ileriye yönelik hareketi dünya yüzeyinde var olan tüm canlılara da etki ederek bir değişim başlatır. Dünya üzerinde yaşayan canlılar olarak biz insanlarda dünyanın bu ileri hareketine bağlı oluşan değişim ve gelişim sürecini yaşarız. Zaman içerisinde bu sürece uyumlu olarak değişime ve gelişime ihtiyaç duyarız. Değişim ve gelişim tüm yaşam sürecimiz boyunca bize eşlik edecek olan iki anlamlı kavram iken birçok insan bu değişim ve gelişime ayak uydurmakta zorluk çeker.
İnsanlar rutinlerinin dışına çıkmayı sevmezler. Çevremizde çokça gördüğümüz sabit düşünce kalıplarına sahip insanlar, değişime kapalı insanlar bunlara en basit verebileceğimiz örneklerdendir. Değişim beraberinde eylem sürecini de başlatan bir olgudur. Birçoğumuz kalıplar halinde bloklaşan bilgimizi kullanmayı yeterli buluruz. Öğrenmiş olduğumuz kalıplarımızın dışına çıkmayı yersiz ve yorucu bir eylemmiş gibi düşünürüz. Bu kalıpların bizim yaşamımızı sürmede yeterli ve eksiksiz doğru olduğunu düşünürüz. Bu süreç bizlerin beyin algısında bildiğimiz yolun aksine hiç bilmediğimiz bir yola çıkarak risk aldığımızı da ifade eder ve imgeler. İnsan bedeni bu durumu konfor alanından çıkmak olarak görür. Asıl zor olan değişim değildir. Değişimin gerçekleşmesi için gerekli olan şartları sağlayabilmemizdir. Değişimin başlangıcı içsel kabullenme ile olur. Bu durum beraberinde düşünce sistemimiz de var olan kalıplaşmış düşünce bloklarımızın yıkımıyla devam eder. Yıkılan her bir düşüncemizin yerini doldurmak için yeniliğe ve yaratıcılığa ihtiyaç duyarız. Eskinin yerini doldurmak adına birçok yeni fikre, yeni kavramlara, yeni hobilere… ihtiyaç duyarız. Değişim ile oluşturduğumuz her bir yeni ihtiyacımızın karşılanması zaman alacak olan süreçlerdendir. Asıl korkutucu olan kısım burada yer alır. Değişim sanki eskinin tamamen yok olması gibi düşünülür. Aksine değişim yok etmek değil olanın üzerinden yeni bir fikri kabul edip bu yeni fikirler ile gelen güzellikleri yaşamak ve keşfetmektir. Bir başka deyişle her gün aynı pencereden manzarayı izlemenin aksine, standartlaşan bu manzarayı başka bir pencereden izleyip manzara da var olan diğer güzellikleri de keşfetmeye benzer.
Değişim biz farkına varmasak bile özde hepimizin ihtiyacı olan bir süreçtir. Tıpkı bedenimizin bizim için yaptığı değişimler gibi bizler de düşüncelerimizde yenilik ve değişim için küçükte olsa bir pay bırakmalıyız. Bu pay kişinin kendini tanımasıyla daha kolay karşılanır. Kişi yeteneklerini ve ilgi alanlarını da bu içsel kabulleniş süresinde tanımaya ve geliştirmeye gönüllü olursa, yaratıcılığını artırır ve yenilik sürecini daha hızlı başlatır. Böylece bu sürecin getirdiği güzellikleri tatmaya da gönüllü olur. Değişim ile gelen güzellikleri görebilmeniz dileğiyle…
Yazar: ASYA KILINÇ / ROMİNA
Okunma Sayısı: 12.779
News
